Vücudunuzu takıntı yapmayın! |
Zamanınızın birçoğunu bu kusuru düşünerek ya da üzülerek mi harcıyorsunuz? Öyleyse beden imaj takıntınız olabilir. Kişilerin gün içerisinde birkaç dakikasını görünümü için harcayabileceklerine dikkat çeken uzmanlar, sürenin uzaması halinde riskin de artacağına vurgu yapıyor.
Beden İmaj Takıntısı ergenlik döneminde özellikle de bayanlarda sık görülen durumlardan biri. Bu döneminde vücudunun bir ya da birkaç bölgesini kafasını takan kişiler günün her saatini o problemle yaşamak zorunda kalabiliyor.
Belirtilerinden en önemlisi ise kişinin kusurlu bulduğu bedensel bölgesi ile aşırı uğraşıyor olması. Bu rahatsızlığı olan kişiler zamanlarının çoğunu kendi kusuru üzerinde düşünerek ve üzülmekle harcıyor.
Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Üsküdar Üniversitesi Feneryolu Polikliniği Uzman Klinik Psikoloğu Zehra Erol durumu somut bir örnekle açıklıyor.
“Gözlerini çok küçük ve çekik gören kişi kendini çocuksu gösterdiğine inanır. Bu nedenle de ayna ya da cam olan yerlerden uzak durur. Bu çocuksu görünüşü nedeniyle işe başvurmak, insanlarla ilişki kurmak oldukça güçtür. Bu kişiler için çevresindeki insanların kendisi ile ilgili ne düşüneceği ve nasıl tepki vereceğine zamanını harcar.”
Normal şartlarda gün içinde hemen herkesin birkaç dakikasını görünümüne harcamasının doğal olduğunu vurgulayan Erol, bu rahatsızlığı yaşayan kişilerin zamanının büyük çoğunluğunu nasıl göründüğünü düşünerek ve buna üzülerek harcadığını söylüyor.
“Kişi görünümü ile ilgili kusurları kontrol etmek, değerlendirmek ve düzenlemek için büyük miktarda para ve zaman harcayabilir. Bazen de kusurlarını kapamak için çalışabilir.
Bunlar aynaya bakma, kendini tartma veya ölçüm yapma ya da makyaj yapma, kıyafet değiştirme ve ya saçını değiştirerek kusurunu kapama şeklinde olabilir.
Bu kişiler takıntılı bir şekilde bedenin de kusurların var olduğunu görürler. Çevresinden de bu kusurun çok büyük olmadığı veya açık olmadığına dair telkin beklerler. Bu bozukluğu yaşayan başka insanların da var olduğunu ve bunun tedavi edilebilir olduğunu bilmek kişiler için rahatlatıcıdır.”
Uzm. Psk. Zehra Erol, ailenin rahatsızlıkta zaman zaman risk faktörü olabileceğine de vurgu yapıyor.
“Aile içinde ebeveynleri görünüm takıntılı büyüyen çocuklar, bulunulan ortam, kültür, yaşam deneyimleri tetikleyici olabildiği gibi çocukluk çağı travmaları, çocukluk istismarı da risk faktörü oluşturmaktadır.”
Rahatsızlığın tedavisine ilişkin de bilgi veren Erol terapinin önemine dikkat çekiyor.
“Terapi uzun soluklu ve düzenli olduğunda kişi için oldukça faydalıdır. Terapide Beden imaj algısını etkileyen otomatik düşüncelerin değiştirilmesi üzerinde çalışılır. Bu düşüncelere bağlı davranışlar ve bunların kişiyi nasıl etkilediği üzerinde durulur. Beden imajı ile ilgili kişiyi dürten çekirdek inançları belirlemek, bozuk düşüncelerin etkisini anlamak da hedeflerdendir.
Üzerine gitme yoluyla beden imajı ile ilgili davranışları değiştirmek de terapinin parçasıdır. Bu kişiler görünümünün verdiği rahatsızlıktan dolayı sosyal ilişkilerden uzaklaştıkları için sosyal ilişkilerin arttırılması da üzerinde durulması gereken konulardandır. Tüm bu süreç kişinin özsaygısını zedelediğinden özsaygının da tedavide oldukça önemli bir rolü vardır.”
Yorum ve basın bülteni için yazınız. Teşekkürler.